yaşamak niçin bu kadar zor?


-bu korkunçluklarla dolu dünyaya tutunamayan herkes için,ama en çok da senin için-


Max'in hikayesini düşündükçe içim sızlıyor.Max'in ve Max ile aynı kederi paylaşan insanların...Tanıdığımı düşündüğüm biri vardı mesela,o kadar üst düzeydeydi ki kaygısı,dişleri ve saçları o daha küçücükken dökülmeye başlamıştı.Masanın altına girer,çıkmazdı oradan.''İnsanlar aptal olduğumu düşünecek.'' derdi.Hep,insanların onu kabul edeceği,onaylayacağı şekilde yaşamaya çalışırdı.Ne yapabildiğinin,nelerde iyi olduğunun bir önemi yoktu,yapılması gerekenler vardı sadece.Belki öyle davranırsa insanlar onu onaylardı,sessizce de olsa kabul ederlerdi aralarına.Belki ona öyle bakmazlardı.Çok çabaladı nefes alabilmek için bunca şeyin arasında.Yapamadı,alamadı.Sonra da onu alıp götürdüler buralardan,bizden.
Ben çok ağladım ama yaşadığı acıyı anladığımdan değil,anlamıyordum ne yaşadığını.Sonra bana dönüp dediler ki ''O da seni anlamıyor merak etme,kimseyle empati yapamaz,duyguları yok onun.''Ağlayabilmenin bile ne büyük lüks olduğunu ben o cümleyle anladım,onunla anladım.Halbuki kimseyle iletişim kuramaz,kimsenin hayatında iz bırakamaz demişlerdi onun için.

''Normal'' addettiğimiz kalıplar yüzünden bizimle yaşayamadı.Gülümsemesi gerektiğini düşündü ama o hep ''kendi kafasının içinde gülümseyenlerdendi.''İnsanlar onun gülümseyişini hiç göremedi o zifiri yürekleriyle.O bir tepki veremiyor zannettiler.Eğer onlarla aynı davranışları sergilemiyorsa onların arasında yeri ve değeri de olmamalıydı.Nasıl olsa bizimle aynı frekansta konuşamayan varlıklara kendi çıkarlarımız için eziyet edebiliyorduk.Biz diyorduk mesela,dünyanın farklı bir yerinde bizimle aynı dili konuşmayan insanların bizim için ölmesi gerektiğini kabul ediyorduk.Birileri yaşasın diye birileri ölmeliydi.Bu hepimizin dillendirmekten çekindiği ama gerçek olduğunu da apaçık bildiği bir şeydi.

Savaşların ortasında evcilik oynuyorduk,hiçbir dert yokmuş gibi.Yaşamıyorduk,yaşamayı beceremiyorduk.Kendimiz beceremediğimiz için yaşamak isteyenlere de engel oluyorduk.
Kimse içten gülümsemiyordu ki,keşke bilsen.Keşke gülümseyemediğin için kendini suçlu hissetmesen.Bak ben de gülümseyemiyorum bunca şey olup biterken.

Paylaşamadığımız onca şey için,paylaşamadığımız kocaman bir hayat için üzgünüm.Hiç boynuna sımsıkı sarılıp da af dilemedim bunca şey için senden.Ama olsun,senin beni yine de affettiğini biliyorum.

''Seni affediyorum çünkü kusursuz değilsin.''

Beni ben olarak sevdiğin için,kusurlarımı,dertlerimi bir yük olarak görmediğin için sana sonsuz minnettarım.


-Maki.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

duygusal küflü peynirin isyankar objektifinden-

Momo ya da zamanı kurtaran küçük kızın masalı

Maki’ye Mektuplar -1