Momo ya da zamanı kurtaran küçük kızın masalı

momo1

Minik Not-Henüz okumadıysanız veya şu an okumakta olup de henüz tamamlamadıysanız tavsiyem aşağıdaki yazıyı okumamanız yönünde.Okurken hissedeceğiniz en ufak bir duyguyu bile değiştirmek istemem,bu sizin okuyuşunuz,bu sizin serüveniniz .Ve,evet içinde spoiler olarak nitelendirebileceğimiz bazı kısımlar da var.
Fazlaca uzun bir inceleme yazısı olduğunun farkındayım,affınıza sığınıyorum.İyi okumalar.


momo2


Momo;kendime en yakın hissettiğim,hüznünü yüreğimde duyumsayabildiğim,belki de hayatımın tam orta yerinde duran pek çok insandan daha fazla beni etkileyen,yalın ama bir o kadar da gerçek bir karakter.
Bir kahraman da diyebiliriz aslında ona,ama ne o,ne de içinde yaşadığı dünya onu hiçbir zaman bir kahraman olarak tanımlamayacak.O; şaaşalı bir kostüme,havalı bir repliğe veya güzel bir yüze sahip değil.Bir evi yok,dolayısıyla onun için bir evin sınırları da yok.Yıkık tiyatronun kalıntılarında yaşıyor,odasının tavanı yerine hayaller kurup masallar yazabileceği kocaman bir gökyüzü var.Bir ailesi,ismi,sıfatı,belirli bir işi yok.O sadece Momo.Yüzüne bakan bir insan; ne kaç yaşında olduğunu,ne cinsiyetini ne de ne yapıp ettiğini anlayabilir.Momo,insanları dinler.Bu ilk bakışta çok basit bir şey gibi gözükse de zannedildiği kadar basit değildir.Momo,insanları sınıflandırmaz,olduğu gibi kabul eder.Onunlar bir şeyler paylaşmak,anlatmak isteyen her insana daima yüreğinde yeri vardır.Oysa insanların işleri vardır.Sürekli bir yerden başka bir yere koşuşturup durmaları ve sebebini bile hatırlamadıkları bir biçimde zaman tasarrufu yapmaları gerekmektedir.Bu yüzden tabii ki de durup böyle boş konuşmalara ayırabilecekleri,oturup kendi seslerini dinleyebilecekleri kadar bol zamanları yoktur.
Momo ise hiçbir şey yapmaz.Romanın bazı kısımları salt Momo’nun eylemsizliği üzerine kuruludur.Momo bir başkaldırıdır aidiyetçi topluma ve o toplumun her şeye sahip olan kendi benliğini kaybeden insanlarına.Hem kızar,hem de kıyamaz bu gri yüzlü insanlara.
İnsanlar oradan oraya koşuştururken Momo antik tiyatroda oturmaya devam eder.Diğer insanların fark edemediği bazı ‘‘küçük’’ şeyleri de bu sayede fark eder.İnsanlar zamandan tasarruf ettikçe zaman azalmaktadır.
Momo hayatın ve bütün o telaşın tam ortasında şehrin ve gündelik yaşamın merkezine oldukça yakın bir yerdedir.Ama kimse onu fark edip tiyatrodan kovmaya çalışmaz,çünkü hiçbirinin başını kaldırıp bir adım öteye bakmaya mecali yoktur.Böylece Momo tam da olması gereken yerde -şehrin kalbinde- yaşamaya devam eder.
O hala aynı yerde ve aynı duygularladır.Ama insanlar giderek değişmektedir.Momo;kısa bir süre sonra artık kelimelerin insanların kalplerine ulaşmadığını,çünkü artık kalplerinin atmadığını,bir saat gibi işlemeye başladığını fark eder.
Zaman içinde herkes -Beppo bile-onların tesiri altına girer.Momo,Beppo’nun gidişiyle en büyük korkusuyla yüzleşir:Yalnız kalır.Bir şeyler yapması gerektiğini ve bu şeyleri yaparken yanında kimsenin olamayacağını bilir.Tüm korkusunu yenerek bir plan yapar.Kendi gibi olanları bularak bir yürüyüş düzenler.Bu yürüyüş tam olarak istenilen sonucu veremese de bir şeylerin fitilini ateşler.Artık Kassiopeia’nın ay
ak sesleri de bu iki dostun hayat hikayesine dahil olmuştur.

image

Peki bütün bu hikayenin ve isyanın sebebi olan Beppo ve Momo’nun dostluğu nasıl başlamıştır?Nasıl olmuş da dışarıdan bakıldığında bu denli alakasız duran iki insan canciğer dost olmuştur?
Bu iki insanın dostluğundaki büyük giz birbirlerini oldukları halde kabul etmeleridir.Momo dostunun kusurlarını örtebilmiş,onu anlamış ve değiştirmeye de başka birine benzetmeye de çalışmamıştır.
Beppo,Beppodur.
Ve Beppo’yu Beppo yapan her şey de ona olan sevgisine dahildir.

momo3


Momo’nun insanlara yaklaşımı biraz da Ursula’nın kocakarı tiplemesi gibidir.İnsanlara etiket takmaz,sadece dinler.İnsanlar da ona etiket takmaz,daha doğrusu takamaz çünkü Momo etiketleri umursamayı bırakalı epey zaman olmuştur.Saçları darmadağınık üstü başı yamalı kıyafetlerle bezelidir.
İnsanların Momo’ya etiket takamama sebeplerinden biri de,insanların Momo’ya hayatlarının sadece çok küçük bir döneminde -ihtiyaçları olduğunda- şöyle bir uğrayıp gitmeleridir.Dertlerini anlatıp gittikten sonra,sonrasında ne olup bittiğiyle ilgilenmezler.Momo onlar için daha çok parktaki bir bank gibidir.Zaten hep oradadır ve orada olmaya devam edecektir. Ne olmuş olursa olsun,anlatmak için gittiklerinde onun her zamanki yerinde olacağını bilirler.Momo,hepsini dinler,hepsini uğurlar.Her biri Momo’nun yaşamının bir parçasını oluşturur.İnsanlar anlatıp kurtulmak istediği dertleri,onun yüreğinde usulca yer edinir kendilerine.İnsanlar;dertlerine evlerindeki eski,lüzumsuz eşyalara yaklaştıkları gibi yaklaşırlar.Bir eskici sokaktan geçip onlara seslenene,ellerindekileri almaya niyetlenene dek,görmeyecekleri,ayak altına dolaşamayacakları bodrum gibi yerlere tıkarlar.Çünkü,artık işlerine yaramamakta,üstelik bir de utanmadan evde yer kaplamaktadırlar.Dertler de tıpkı bu lüzumsuz eşyalar gibi insanın zihninde yer kaplamakta ve verimliliğini azaltmaktadır.Bu dertlerden kurtulabilirlerse insanlar daha çok çalışabilir,böylece daha çok zaman tasarrufu yapabilirler.Bir robottan farkın kalmayacak kadar çok çalışmak,her türlü duyguyu ve bireysel derdi benliğinden kopartmaya çalışmak,benlik diye ben diye bir şey kalmayıncaya dek kopartmak.
Duyguları bir kusur,bir eksiklik olarak görmek.
Herkesin daha çok çalıştığı,çalıştığı ve çalıştığı mükemmel refah seviyesindeki gelecek!

image


Momo,dertlerin birer kusur olmadığını,kurtulunması gereken şeyler olmadığını,insanı insan tutan şeylerden biri olduğunu bilir.
Başkalarının ‘‘çöptür’’ diye atmaya çalıştığı bütün o hisleri onlar adına biriktirir,saklar.
Çünkü onun yüreği başka insanların dertleriyle de dertlenebilecek onlara da yer açıp her birini tek tek kucaklayabilecek kadar kocamandır.

momo4


Hikayenin sonunda Momo dünyasını ve insanları kurtarır bu korkunç gerçeklikten.Hora’nın yardımıyla çalınan zamanların hepsini serbest bırakır. Ve; zaman kül rengi bir ölüme dönüşmekten kurtulur onun sayesinde.Yeniden,ait olduğu insanın yüreğinde atmaya başlar.
Momo,zaman çiçeklerini özgürlüğüne kavuştururken her birinin içine bunca zamandır özenle biriktirdiği dertleri,duyguları ve acıyı eker.Böylece insanların yürekleri yeniden atmaya başlar.Ekilen her bir tohumla birlikte gökyüzündeki gri tabaka ve fabrika dumanları gitgide yok olur.En sonunda tekrar güneş açar,insanlar ağlayabildiklerini hatırlarlar.
Her şey eski haline dönmüştür ancak,tüm bunları sağlayanın Momo olduğunu kimse bilmez.Zaten bilseler de onun hayatı böyle bir şeyle değişebilecek hayatlardan değildir.
Çünkü Momo,bir kahraman değildir ve bu; bir kahramanlık öyküsü değildir.O sadece,hepimizin her gün yoldan geçerken rastladığı basit sokak çocuklarından biridir.Saçları karmakarışık ve birbirine geçmiş ama gülümseyişi bütün bir dünyayı aydınlatabilecek kadar parlak,temiz ve içten.
Dedik ya,kimse tenezzül edip de dikkat etmediği için Momo’nun yüzünü bilen yok.
Ona dair bildiğimiz tek şey,asırlardır dilden dile dolaşan ‘‘İyisi mi,sen git bir Momo’ya uğra.’’ sözü,ha bir de dilden dile dolaşan öyküsü.
Küçük,siyah saçlı bir çocuğun öyküsü.
Dostluğun,zamanın ve hayatın öyküsü.

momo5


Başını ve dört ayağını kabuğunun içine çekti ve sırtında bu kitabı okuyanlardan başka kimsenin göremeyeceği bir yazı belirdi:

image

Yorumlar

  1. Belki bir de ancak Momo bu kadar güzel söyleyebilirdi duyduğu melodinin şarkısını ♡

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

duygusal küflü peynirin isyankar objektifinden-

Maki’ye Mektuplar -1