1.50 ve öfkeli

Öfkeliyim.
Bir şeylerin hep daha azı olmaktan, kendimden nefret etmekten, kendimi sevdiğim insanların yanındayken bile sevememekten öfkeliyim. 
Yoruldum.
Ağlayarak uyumaktan, uyanmaktan ve kabuslarla her iki evrede de sarmaş dolaş olmaktan yoruldum.
Boğuldum.
Bu beden boğuyor beni. Gökyüzü bile dar geliyor bazen, çok bunalıyorum.
Yurtsuzum.
Bir kaplumbağa gibi çekip gidemiyorum, yolumu bulamıyorum. Çekip gidecek cesaretim de yok zaten.
Bilmiyorum.
Ne istediğimi, ne hissettiğimi kim olduğumu bilmiyorum.
Ne yapmaya çalıştığımı da bilmiyorum.

***

Sadece artık bir kargayla yoldaşlık eden ressamın hikayesine bile ağlayamadığımı, kalbimin ellerimden kayıp gittiğini hissediyorum. Belki kendim olarak tanımladığım tek şey ruhumken buharlaşıp uçuyormuş gibi hissediyorum. Ama pozitif anlamda değil, göğe karışmıyorum, bi yağmur bulutu olmuyorum. Öylece kalıyorum arada.

Şiir kitaplarına gömüldüm yine, ağlaya ağlaya şiir okuyorum. Birçok hayat, yaşanamamış onca şey kalbimi kırıyor.

İçimdeki yalnızlığı dolduramıyorum, ne insanlarla ne de kendimle. Sevdiğim bir yer, derdimi dökeceğim bir insan yokmuş gibi hissediyorum, sanki her şey aniden silinip gitmiş gibi, hep öyle olmaz mı gerçi? Hoş, kelimelere dökmek de gelmiyor içimden. Sabah yarım kalan kahvemi, fazladan beş dakika beklediğim otobüsü bahane ediyorum, sınavı, aşkı, hayatı bahane ediyorum yaşayamamama. İçimde dökülecek bir şey kalmadı, kocaman bir çöplüğe döndü orası, belki de hep öyleydi ama ben yeni fark ettim.

Ne kendimi avutacak, ne bir şeylere teselli bulacak, ne de bir başkasına şiir okuyacak enerjim var. Sadece her yerden çok uzakta olmak istiyorum, en çok da kendimden uzakta. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

duygusal küflü peynirin isyankar objektifinden-

-